8 Temmuz 2008 Salı

Gereksiz 10 Spor

Aslında içinde yarışma ruhunun olduğu herhangi bir müsabakayı "gereksiz" olarak nitelememek lazım. Zira o ruh herhangi bir organizasyonun heyecanını, değerini, izlenirliğini kat kat artırıyor. Özel futbol maçları ne kadar zevksizdir bilirsiniz. Şahsen bugün (olmaz ya) 1970 yılı Pele'li Brezilya kadrosu ve 1986 yılı Maradona'lı Arjantin özel maçta karşı karşıya gelseler, diğer yanda Hull City-Torquay United FA Cup 3. tur maçı olsa, oturup ikincisini izlerim. Zira işin içinde ulaşılması gereken bir hedef için bir mücadele vardır. Dolayısıyla bu yöndeki tüm sporların bir anlamı var. Ama bazıları bu yukarıda saydığım ruhu taşımalarına rağmen bana işkence gibi geliyor. Aşağıda bunlardan bir 10 yaptım. Tabi liste tamamen kişisel, çıkması ve girmesi gerekenleri de siz ekleyin artık.





1-Curling:
Bu sporu henüz bilmeyenler direk iki numaraya geçsinler, hiç bulaşmasınlar zira. Açık söylüyorum ki zamanında mahallede oynadığımız uzun eşek, dokuz taş gibi oyunlar olimpik spor olsa daha anlamlı olurdu. Hiç olmazsa onlarda bir denge var, bir güç, dayanıklılık gereksinimi var. Bu nedir allahaşkına? Bu sporun oyuncuları neye göre seçilir, takımı neye göre kurulur, madalya kazanan neye sevinir çözmüş değilim.

2-Squash: Şimdi tenisi anladım, masa tenisini anladım, kendimi zorladım badmintonı da anladım (hoş onu da zor anladım ya), bu ancak Michael Douglas ve türevi adamların yapacağı spor nedir allahaşkına. Jelena Jankovic'le aynı hapishaneye düşsem zaman geçirmek için yapmam bu sporu. İki tane adam (bu spor için özel olarak yapılmış (!) raketle yine özel olarak yapılmış topu bir duvara çarptırarak) sözde bir spor yaparlar, biz bunu küçükken futbol topuyla yapardık. O daha zevkliydi. Bu sporun önemli bir ayrıntısı da bittikten sonra enseye havlu koyup betona oturmaktır.

3-Golf: Ölene kadar yapılabilecek tek spor derler golf için. Ben gençliğimin baharında bile yapmam. Kısaca anlatacağım. Triathloncu adam, önce yüzüyor, sonra bisiklete biniyor, sonra da koşuyor. Bu elemanlar ne yapıyor? Bir topa vuruyorlar (kendilerini 5 dakika ayarlayarak), sonra öbür deliğe hooop arabayla yolculuk. İlki de sporcu bu da sporcu. Yemezler. Araba süreceksiniz pilot olun yahu. Pistler sizleri bekler.

4-Beyzbol: Biraz biberleyelim Joe. Biberleyelim de fazla uzatmayalım. Bendeniz Ümraniye gibi Allahın zaman zaman unuttuğu bir yerde yetişmeme rağmen hayatımda 2 tane mahalle maçını beyzbol dalında yapmş bir adamım. Yani sporu Amerikan filmlerinden değil bizzat oynayarak biliyorum. Biliyorum, biliyorum da mahalledeki o maçtan sonra 3 komşumuz "bu ne sıkıcı mahalle" diye Avrupa yakasına taşındılar. Tamam Amerikalılar bayılıyor, tamam tribünleri dolup taşıyor, ama yok, ben bu oyunu izlerken (kuralları bilmeme rağmen) uyuyorum. Yine de bu sene Red Socks favorim Mitch.

5-Monster Jam: Aslında hepimizin bildiği bir aktivite bu. Şu iki katlı apartman büyüklüğündeki tekerleklerle, hurda olmuş arabaların üzerinden geçme aktivitesi. Şimdi o tekerleklerle belli bir hıza ulaşmak imkansız zaten. Bir de 30 bin kişi toplanıp zaten hurdası çıkmış arabanın kaportasının çökmesini, camlarının patlamasını izleyip, neden zevk alıyorlar anlamıyorum. Zaten, zaman zaman bu araçlar arabaların arasında sıkışıp kalırlar, geçemezler, tam bir işkence olur. Aman kalsın, bana Nascar, Ralli ve Formula 1 yetiyor.

6-Ski Jump:
Kar ve kayakla ilgili her spora anlayışlıyım. En sevdiklerim (tabi ki) buz hokeyi, sürat pateni ve "luge" denilen kayağa sırt üstü uzanarak neredeyse 100 kilometre hızla gidilen dallar. Ama bu tepeden kayarak gelip, platformdan zıplayarak en uzağa düşme üzerine kurulu "ski jump"ı anlamıyorum. Aslında mantıken sırıkla atlamadaki hareketler zinciri bunda da var. Ama sırıkla atlamayı her zaman izlemişimdir. Ama bu kayakla zıplama olayına o kadar olumlu bakmıyorum.

7-Halter: Bu sporun gereksizliği insan vücuduna verdiği zarardan ve beni izlerken germesinden. Zira ben o halter kaldırıldığında her an kollar kırılacak diye korkuyorum. Tamam bir sürü büyük halterci çıkardık ama o vücuda verdiği zararı gördükten sonra istersek her olimpiyatta 50 tane madalya alalım beni bağlamaz. Halil Mutlu'nun yıllar önce rekor kırdığı bir kaldırışta vücudunun aldığı şekli gördükten sonra bu sporu izlememeye karar verdim.

8-Senkronize Yüzme: Bu spor değil, eminim ki Nişantaşı'nda Vakko'dan aşağı markadan alışveriş yapmayan 2 kadını alın suya koyun, sokakta nasıl yürüyorsanız suyun içinde de öyle yürüyün deyin, her olimpiyattan altın madalyayla döneriz. Bu sporun ikili olanı ve takım halinde olanı vardır, suyun içinde bir aşağı bir yukarı çıkar dururlar, burunda bir mandal, suratlarda hep aynı sırıtma, bayık bir müzik. Havuzdan tiksinir oldum sayelerinde.

9-Binicilik:
Şimdi Veliefendi'deki o heyecanı, o galopu, sprinti, "bariyer dibinden Nurbatur geliyor, dış kulvardan da.......Velociraptor koptu geliyor"u yaşamış adam tintin giden atların engellerin üzerinden atlamasını seyreder mi? Atı şöyle mahmuzlamadın mı, son 800'e bir boy farkla önde girmedin mi atlı sporların zevki çıkmaz ben bunu bilirim. Bu arada adı geçti atlamayalım. Velociraptor kannımca hipodromların gördüğü en iyi 2-3 attan bir tanesiydi. Kulakları çınlasın, yelesi rüzgarlansın. Onun sayesinde Ankara TJK 124 numaralı bayi Flying Dutchman'ı az zengin etmedi.

10-Hentbol: Tamam saydıklarımızın arasında en "spor gibi spor" hentbol. Ama ben bu oyunun aşırı rahatlığına karşıyım. Bir kere diğer popüler 3 takım oyununun şöyle bir özelliği var. Futbolda topu ayağınızda fazla tutmanız ve üstüste 9-10 pas yapmanız zordur, zira sürekli baskı görürsünüz, basketbolda hücum süreniz, voleybolda vuruş sayınız sınırlıdır.Hentbolde böyle bir şey yok. Hücum süresi yok, faul kararları kolay çalınıyor, genelde üzerinize baskı yok, hatalı yürüme kararları çok ender olur çünkü büyük serbesti tanınmıştır, top hücum bölgesine gelene kadar pek bir heyecan yaşanmaz, eee ben ne yapayım öyle takım sporunu.

Yazı: Flying Dutchman

Hiç yorum yok: