4 Eylül 2009 Cuma

Cami Yeşili Renkli Liberal Taraf Gazetesi

Kafalarına göre bikinili resme sansür yapabiliyorlar.

Öndere gel

Resimdeki şahıs 1970li yıllardan beri "Kürtçülük" hareketinde olup 70li yılların sonunda ayrılıkçı Kürt terör örgütü PKK'yı kurup 1984ten itibaren bu amaç uğruna kan akıttı, ardından 1999da yakalanarak cezaevine kondu. Yıl 2009; 40yıldır bu işin içinde olan adam gözler kendisine çevrilince nedense uğruna baş koyduğu, taş üstünde taş bırakmadığı yolun bir haritasını bir türlü kamuoyuna sunamıyor! Ne fikir sahibi lidermiş be!

p.s: "Hayatımda elime silah almadım" lafına ithafen silahlı resmini koymayı seçtim.

31 Ağustos 2009 Pazartesi

AKP’nin ‘Açılım’ Hikayeleri ve Gerçekler

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Ulusa Sesleniş” konuşmasında gözümüzün içine baka baka okudu: “Yaşadığımız onca acının, ödediğimiz onca bedelin ardından hiç değilse bugün bu gidişata artık ‘dur’ demeliyiz. 7 yıldır bunun hazırlığı içinde olduk...”
Vay canına! Öğreniyoruz ki Başbakan Erdoğan’ın daha dün, hallerinden şikâyet eden Kürtlere “Beğenmeyen çekip gitsin” diye çıkışması, DTP’lilerin ellerini sıkmayışı falan, meğer tam 7 yıldır herkesten gizli olarak sürdürdüğü “açılım arayışları”nı gizlemek içinmiş!

Demek ki “Ya sev ya terk et” mealindeki o sözler takiyye imiş! “Açılım” hazırlıklarını “statükocu güçler”in dikkatinden kaçırmakmış Erdoğan’ın amacı!
Peki, açılım için artık zamanın geldiği hükmüne nasıl varmış Başbakan Erdoğan?
“7 yıldır süren hazırlıklar” nihayete mi ermiş?!
...
İnandırıcı bulmadınız mı?
Peki, ne değişmiş? Ne olmuş?
Sır değil neyin değiştiği...
ABD Irak’tan çekiliyor... Türkiye’nin hem yumuşak gücü, hem de dengeleyici, fiili garantörlüğü Irak’taki istikrarın devamı için önemli...
Bu arada sanmayın ki bu rol, ABD tarafından, Türkiye’ye empoze ediliyor; Ankara da iradesi hilafına, gönülsüzce kabul ediyor... Türkiye’nin kendisi zaten bu rolü oynamak istiyor; müdahil ve etkili olma arzusunda Irak’ta... Malum, 2003’te “tezkere”nin reddedilmesine neden olan AKP hükümeti yüzünden Irak denkleminden dışlanmanın acısını çok çekti Türkiye... Ekonomik çıkarlar, PKK terörizmiyle mücadele, Türkmenlerin hakları, Irak’ın geleceği... Türkiye bütün bu alanlarda zemin kaybetti.
Şartlar Türkiye’nin Irak denklemine girmesini gerektirdiği için, PKK’nın Kürt bölgesinde Türkiye’nin Irak Kürtleriyle arasını açmaya namzet bir istikrarsızlık unsuru olarak kalmasına artık tahammül edilmeyecektir.
Evet, ama nereye kadar?
Ne Irak Kürtleri, ne de ABD, PKK’yı Kandil’den indirmek için kanlarını dökerler. Ne de Türkiye o civarda büyük çaplı harekâtlar düzenlerken Irak’ta arzuladığı rolü oynayabilir.
O halde mantıklı çözüm Türkiye’nin kendi Kürtleriyle barışmasıdır. Bunun adı da “siyasi çözüm”dür.
Türkiye, Kürt sorunundan önce PKK sorununu çözme mükellefiyeti ile yüz yüzedir.
Kendi Kürtleriyle çatışma halindeki bir Türkiye, Irak Kürtleriyle de kalıcı ve istikrarlı ilişkiler kuramaz; dolayısıyla Irak’ta arzuladığı rolü oynayamaz.

Askeri yöntemlerle bugüne kadar çözülemeyen PKK sorunu, siyaset yoluyla da çözülemez ise ki işaretler şimdilik bu yöndedir, bu yine de PKK’nın Irak’ın kuzeyinde eskisi gibi at oynatabileceği anlamına gelmez. Taraflar arasında varılan mutabakat gereği PKK’nın bu bölgedeki hayatının azami ölçüde zorlaştırılacağı anlaşılmaktadır.
Yalnız bu arada Türkiye de üzerine düşenin asgarisini yapacaktır...
Kürtlere bazı kültürel hakların verilmesi ve geçmişteki ağır hak ihlallerinin elden geldiğince telafisi gibi güven adımlarını atacaktır Türkiye... Barışı ve Kürt sorununa çözümü beraberinde getirmese bile... Bu adımlar sayesinde Kürt sorunu en azından yumuşayacak, Türkiye’nin Irak’a giriş yolundaki engeller kaldırılmış olacaktır.
Velhasıl, AKP iktidarı, sonunda PKK da zayıflatılacağı için ABD tarafından dışarıdan açılmış bir fırsat penceresinden yararlanmak istemektedir ve bunda utanılacak bir şey yoktur.
Türkiye, ABD, Irak Kürtleri ve hatta Irak Araplarının çıkarları bu çerçevede ortaktır. Uluslararası ilişkiler ortak çıkarlar zemininde yürür.
Türkiye’deki marazi Amerikan aleyhtarlığının kompleksine tutsak düştüğü anlaşılan AKP liderliğinin, “açılımın onurunu kurtarmak” adına, “Biz zaten 7 yıldır hazırlanıyorduk” demiş olması acı bir tebessümü hak etmektedir.

Bir de “Risk aldık; bedeli neyse öderiz; süreçten dönüş yok” demiyorlar mı?
Açılımınızın ne olduğu belli değil ki, hangi süreçten dönmeyeceğiniz ya da neye devam edeceğiniz belli olsun... Ucuz kahramanlık yapmayın.
AKP Kürt sorunu için bedel ödemez.
Ya ipe un serip suçu askere atar, ya da kâr-zarar muhasebesini yapıp erken seçime gider...

Yazı: Kadri Gürsel

p.s: Yazıyla Taraf gazetesinin manşetinin ters olduğunun farkındayım, çok güldüğüm için koymak istedim :)

Büyük Altay!

Neden mi? İşte size iki neden olacak hikaye:

1923 yılında cumhuriyet kurulduktan sonra Altay takımı, sporcuları ve yöneticileriyle beraber Ankara'ya ziyaret düzenliyorlar. Takımla beraber hatıra fotoğrafı çekilecekken kravatsız futbolcular olduğunu gören yöneticimiz, onları uyarıyor ve Altay adabından bahsediyor. Bu futbolculardan biri de kaptan Hamit ve kaptan bu uyarıya çok alınıyor. Daha sonra yönetimden başka kişilerle yaptığı konuşmalarda kendisine arka çıkılmadığını gören Hamit, takımdan bazı arkadaşlarını da yanına alıp İzmir'e dönüşte Altınordu Spor Klübü'nün kuruluşuna önayak oluyor.

Sene 1925 aylardan Haziran. Osmanlı Bankası sponsorluğunda İzmir mahalli ligi oynanıyor. Altaylı taraftarlar da takımlarını desteklemek için Gül Sokak'ta toplaşıp 4 otobüsü doldurmuşlar, artık deplasman Aydın mıdır yoksa Bornova mıdır bilemiyorum yola çıkıyorlar ve yolda öndeki iki otobüsle arkadaki iki otobüs arasında kavga çıkıyor. Bu kavga sonucunda arkadaki iki otobüsteki taraftarlar kafileden ve camiadan ayrılıp Güzelyalı'ya dönüyorlar ve takımdan bazı futbolcuları da yanlarına alarak Göztepe'yi kuruyorlar.

Açılım

Mevcut iktidar gelecekte ünlü açılımlarıyla anılacak kuşkusuz...
2004 yılında bir AB açılımı yaptılar... Onuruna Ankara’da havai fişekler atıldı... Bugün AB üyeliği ihtimali sıfır (rakamla 0)... Türkiye’nin eşit koşullarda AB’ye alınmasını öngören 1999 Helsinki Anlaşması’nın da gerisindeyiz.
Yunanistan’la dostluk açılımı yaptılar. Onlar bir adım atarsa biz iki adım atacaktık. Birkaç yıl içinde papaz olduk. Atina’dan gelen giden kalmadı...
Kıbrıs açılımı yapıldı... AB’den müzakere tarihi alalım derken boş bulunup Kıbrıs’ı teslim eden katma protokole imza attılar. Kıbrıs topun ağzında. AB limanları açın, Rum Cumhuriyeti’ni tanıyın deyip duruyor...
Geçenlerde Ermenistan açılımı patlattılar. Baktılar şov yapalım derken Azerbaycan petrolü kesiyor. Bakü’de özür dileyerek açılımı kapattılar. Bir de yapmayı deneyip anında kapattıkları Alevi açılımı var..
Şimdi de Kürt açılımı fiyaskosu yaşanıyor...
TBMM’de CHP ile görüşerek bir demokratikleşme paketi yapmak varken...
Düne kadar terörist dedikleri DTP ile iş tuttular
Ucu açık ve içi boş bir açılım başlattılar.
Toplumda endişe ve kutuplaşma
DTP ve PKK’da aşırı umut ve beklenti yarattılar...
Apo ile görüşmeye davet edilince sıkıştılar...
Geri dönüp TSK ve CHP ile aynı kırmızı çizgilerde buluştular...

Syriana


some trust fund prosecutor, got off-message at yale, thinks he's gonna run this up the flagpole, make a name for himself, maybe get elected some two-bit, congressman from nowhere, with the result that russia or china can suddenly start having, at our expense, all the advantages we enjoy here. no, i tell you. no, sir. Corruption charges! corruption? corruption is government intrusion into market efficiencies in the form of regulations. that's Milton friedman. he got a goddamn nobel prize. we have laws against it precisely so we can get away with it. corruption is our protection. corruption keeps us safe and warm. corruption is why you and i are prancing around in here instead of fighting over scraps of meat out in the streets. corruption is why we win.