7 Temmuz 2008 Pazartesi

Bir Genç Kızın Gizli Defteri

Ergenekon soruşturması ile beraber AKP yanlısı basın (Taraf, Birgün, Star, Sabah, Yeni Şafak, Zaman vb.) Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in sözde günlüğünü tefrika halinde nedense temcit pilavı tadında tekrar yayınlamaya başladı. Buna sözde günlük diyorum çünkü Taraf gazetesi günlüklerin mahkemece kanıtlandığını ileri sürse de halen bunu doğrulayan bir resmi yazı piyasada yok. İkincisi herkes bu günlüğü tartışadursun, nedense bu günlüğün nasıl ortaya çıktığını araştıran, soran eden de yok.

Bilmeyenlere anlatalım; bahsi geçen günlüğü ilk kez yaklaşık bir yıl önce Nokta dergisi yayınladı. Fakat inatla bu belgelerin nasıl ellerine geçtiğini söyleyemediler. Ellerine geçme şekli konusunda elimizde iki yol var: Birincisi bu günlüğün tamamen kurgu olduğu, Özden Örnek'e ait olmadığı. İkincisi ise bu günlük gerçekten Özden Örnek'e ait, bu durumda günlük Özden Örnek'in bilgisayarından hukuk dışı bir şekilde "çalındı", evet bu kadar gündemde olan yazılar eğer gerçekse bu günlük "çalıntı" demektir. Bilmiyorum "çalındı" ve "çalıntı" kelimeleri sizde günlüğün içeriği kadar etki yapıyor mu??

Gelelim günlük gerçek mi değil mi meselesine. Günlüğü yazdığı iddia edilen Özden Örnek bunu inatla yalanlıyor. Günlükte diğer komutanların muhalefet olduğu gösterilen Emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün açıklamasını aktaralım:

- Ortada bir iddia var. Bazı komutanlar bir darbe hazırlığı içine girmişler. Sizin döneminize rastladığı söyleniyor. Hiç böyle bir girişimi hissettiğiniz bir durum oldu mu?
/_np/2358/5942358.jpg
Özkök Paşa’nın bu cevabına dikkat:

- Böyle bir şey yok. Olsa zaten askeri savcılık müdahale ederdi. Basından öğrendiğimiz kadarıyla iddialar sanıyorum emeklilik dönemleriyle ilgili. Bu nedenle diyorum ki, eğer görevde olsalardı askeri savcılık müdahale ederdi.

Peki şimdi ne anlayacağız bu cevaptan?

1) Özkök Paşa TSK’nın üzerine yapıştırılmaya çalışılan "darbeci, demokrasi düşmanı" gibi suçlamalara karşı çok temel ve hiyerarşik bir cevap veriyor. "Öyle bir şey olsa askeri savcılık devreye girer" sözünün anlamı budur. Yani "Biz darbecilerin gereğini yaparız" diyor. Yani biz muz cumhuriyeti ordusu değiliz diyor. Yani "Biz erken kalkan darbe yapar devleti değiliz" diyor.

2) Ve bir o kadar daha önemli bir bilgiyi aktarıyor. Özkök Paşa, bazı kuvvet komutanlarının kendisine karşı görev süresi içinde böyle girişimleri ya da örgütlenmeleri olmadığını söylüyor. Ya da en azından kendisinin bilgisi olmadığını aktarıyor.

Bir de konuyla ilgili Özden Örnek'in açıklamasını aktaralım:

"2007 Mart ayında Nokta Dergisinde tarafıma ait olduğu ileri sürülen sözde günlüklere atfen bir yazı dosyası yayımlanmıştır. Söz konusu yazı dosyasının gerçeğe aykırı olduğu tarafımdan derhal tekzip edilmiş, ayrıca yayındaki şahsıma hakaret ve iftira içeren unsurlar şikayet sebebi yapılarak, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığına ilgililer aleyhinde suç duyurusunda
bulunulup, dava açılmıştır. Söz konusu davada, son günlerde iddia edilenin aksine, CD olarak da sunulan sözde günlüklerin tarafıma ait olduğu kanıtlanmış değildir. Önemle vurgulamak isterim ki, yargılama devam ederken şüphelilerin talebi ile Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığına dahi sözde günlükler ile ilgili arşivlerinde kayıt bulunup bulunmadığı yazı ile sorulmuş ve ilgili kurumlarca sözde günlükler ile ilgili kayıtlarında hiçbir bilgi bulunmadığı cevaben mahkemeye bildirilmiştir. Yani günlüklerin bana ait olduğunu sadece Nokta dergisi ve yazı dosyasını hazırlayan Alper Görmüş iddia etmektedir ve bugün birtakım medya da sadece bu iddialara dayanarak gerçek dışı yorumlar yapmakta ve kamuoyunu yanlış bilgilendirmektedir.

Mahkemeye sunduğum dilekçelerde de defalarca belirttiğim gibi, günlüklerle hiçbir zaman ilgim olmamıştır. Davada karara bağlanan husus, yazı dosyasında hakaret ve iftira suçlarını oluşturacak suç kastı bulunmadığıdır. Kaldı ki bu karar da tarafımdan temyiz edilmiştir.

Gerçeğe aykırı bir yazı dosyası yayınlanarak şahsım aleyhinde böylesine vahim iddialar öne sürülmesi kanımca hakaret ve iftira suçunun dahi ötesindedir. Yargılama henüz sonuçlanmamış olduğundan bu konu hakkında daha fazla yorum yapmayı doğru bulmuyorum. Dava içeriğini ve kararını gerçekten merak edenlerin Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi kaleminde dosyayı incelemelerini tavsiye ediyorum."

Bir de günlüklerde ismi geçen Radikal Gazetesi Yazarı Murat Yetkin'in konuyla ilgili ilginç yazısından alıntı yapalım:

"Geçen yıl mart ayında, cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarının kızışmaya başladığı günlerde yurtdışındaki bir programdan Ankara’ya değil, İstanbul’a döndüm. Haber toplantısı yeni bitmişti. İsmet Berkan “Bak neler geldi” dedi, “Senin de adın geçiyor. Şunları bir Genelkurmay’a soralım”.

Sorduk. Gerekli konuşmaları yaptık. Ertesi gün Radikal’in manşet haberi ‘İçinden iki darbe girişimi geçen günlük’ başlığını taşıyordu. Radikal, Nokta dergisinden alıntı yapıyordu.
Adım iki yerde geçiyordu. Birisinde, benim emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’i bir kitabı takdim için ziyaret ettiğim, ikincisinde de dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Örnek’e benim Özkök’e giderek ‘Elimde bir haber var, bunu hükümeti sıkıntıya düşürmek için baş haber yapacağım’ dediğimi söylediği yazılıydı.

Burada bir tuhaflık vardı. Çünkü birinci iddia doğruydu. Evet, 2004 başında ‘Kürt Kapanı-Şam’dan İmralı’ya Öcalan’ kitabımın yayımlanması ardından bir nüshasını sunmak üzere Örnek’i makamında ziyaret ettim. Görüşmenin bir kısmı kitaptaki konular, ağırlıklı kısmı da Avrupa Birliği ve Kıbrıs konuları üzerine oldu. Görüşme tamamen kayıt dışı temelde yapıldı, dolayısıyla üzerine hiçbir şey yazmadım. Görüşme ikimiz arasında yapılmıştı ve içeriğini (bir özet verdiğim Berkan dışında) Örnek’ten ve benden başka kimse bilmiyordu. Dolayısıyla bu bilginin Örnek tarafından tutulmuş bir nottan kaynaklandığını varsayabilirdik.

Adımın geçtiği ikinci kayıt ise tamamen yanlıştı. Daha doğrusu böyle bir şey hiç olmamıştı; yoktu. Orgeneral Özkök’e gidip ‘Elimde bir haber var, bunu hükümeti sıkıntıya düşürmek için baş haber yapacağım’, ya da bunu çağrıştıracak, bu izlenimi uyandıracak hiçbir şey söylemedim. Yalnızca Özkök’le değil, hiçbir devlet görevlisiyle böyle bir şey konuşmadım; böyle bir üslubumun olmadığını Ankara’da bu kadar yıldır haber ilişkisi içinde olduğum kişiler teyit edecektir.

Ayrıca, bir Genelkurmay Başkanı’nın, bir kuvvet komutanıyla bu üslupla bir gazeteci hakkında konuşmuş olduğuna da inanmıyorum. Samimi bir saygı duyduğum Özkök ile tanışıklığım da buna inanmama ayrıca izin vermiyor.

Yani ismimin geçtiği bir bölüm tamamen doğru, bir bölüm de tamamen yanlıştı.
Bu çelişkili durum, bende şu kanıyı uyandırdı: Örnek’in bazı notları istemediği ellere geçmiş olabilirdi. Ama o eller de, o notlara kendilerince ekler yapmış olabilirdi. Bu durum benim ismimin geçtiği yerler için söz konusu olmuşsa, başka yerler için de söz konusu olabilirdi. Bu nedenle kendi adıma ‘Özden Örnek günlüklerine’ başından beri bir belge değil, bir istihbarat çalışması gözüyle baktım.

Bir süredir gazete bürolarına katı pişmiş yumurta gibi bir lokmada yenip yutulmaya hazır ve ‘gizli’ ibareli raporlar yağıyor. Bunlar genellikle teslim edildiği adresin duymak istediği konular üzerine, bilmeye can attığı ayrıntıları verir nitelikte oluyor. Tuz, biber serpip servis yapmak ile yönlendirme amaçlı yarısının olup olmadığını araştırıp bulmak arasında akıl, bilgi ve vicdan farkı var.

Hazır istihbaratın yanlış yarısı, saptırma ve yönlendirmedir çünkü."

Eh bu kadar açıklamanın üzerine sanırım bahsedilen günlüğü okurken "Off darbe yapıyorlarmış, son anda durmuşlar neredeyse "demokrasi" mahrumu kalacakmışız" diye atlamamak lazım,değil mi? Kaldı ki günlüğü o kadar incelememe rağmen reele dökülmüş herhangi bir plan bulamadım, göremedim o ayrı. Bir de şu var, madem bu günlük suç kanıtı olarak kullanılacak, neden günlüklerin sahibi bir ifade vermeye bile çağrılmıyor? Hadi diyelim ki adamlar darbe yapacaklarmış sonra kendi kendilerine vazgeçmişler, neden bu 3 yıl sonra sanki son anda kendileri durdurmuş gibi bu günlükler ortaya atılıyor?

Hiç yorum yok: