31 Temmuz 2008 Perşembe

Nur Topu Gibi Bir Fare Doğdu vol.3

Sonunda iddianame açıklandı, nedense kimse "tamam bu iş, gayet haklılar" diyemedi. En önemli kanıtlar ise Kanada'da takılan ne idüğü belirsiz, yaptığı sahte ve çalıntı haberlerle işinden kovulan bir "gazeteci", birkaç telefonda yapılan dedikodu görüşmeleri ve şüphelilerin evlerinde bulunan "ilginç" belgeler (medya böyle diyor, ben değil:) ). Çok ciddi olan derin devletin soruşturulması meselesi tamamen zırvalıklarla doldurulmuş durumda.
***
İddianame o kadar bomba ki, Türk-İş sendikası "Turkish" diye yazılmış.
***
O kadar Gladio, CIA, darbe muhabbeti yapıldıktan sonra bunların hiçbirinin iddianamede yer almaması, ülkenin 1970-80-90larda yaşadığı karanlık olayların bu kadar beceriksiz ve boş bir örgütten çıkması ya trajikomik, yada derin devleti ortaya çıkarma bahanesiyle muhalefetin susturulması iyice ortaya çıkıyor.
***
İddianamenin 119. sayfasından ilginç bir bölüm: “Yine şüpheliler Veli Küçük ve Ümit Oğuztan’dan ele geçirilen “PANZEHİR” isimli dokümanda: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin genç ve yetenekli subaylarının PKK üst yönetim kademesine yerleştirilmesi şeklindeki ibarelerden de yine örgütün kendi ana prensiplerinden olan terör örgütü kurup yönetmek prensibine Türk Silahlı Kuvvetleri’nin manevi şahsiyetini alet edip kullanmak suretiyle kendi ideolojik ve örgütsel faaliyetlerini gerçekleştirmeyi amaçlamışlardır.”
PKK yönetimine Türk subayı yerleştirmek... Bunu nasıl başaracaklardı acaba!
***
Ergenekon iddianamesi içindeki garipliklerden birkaçını CHP Milletvekili Atilla Kart anlatıyor:
- İddianamedeki en temel iddialardan biri malum; Danıştay’a yapılan saldırının organizatörü ve azmettiricisi Ergenekon örgütüdür... Başta Alparslan Arslan olmak üzere bu saldırıyı gerçekleştirenler de bu örgütün yapısı içinde görevli kişilerdir. Peki, eğer gerçekten böyleyse o zaman Alparslan Arslan’ın da Ergenekon davasına katılması, sanıklarından biri olması gerekmez mi? Ama her ne hikmetse sanıklar arasında Alparslan yok.
- Bunun nedeni Alparslan Arslan’ın bu suçtan dolayı zaten mahkum olması olamaz mı?
- Hayır, olamaz. Çünkü o dava şu anda Yargıtay aşamasında olduğu için henüz hukuken sonuçlanmamıştır. Ergenekon örgütü hiyararşisi içinde yer almaktan dolayı hakkında dava açılmalıydı.
- İddianamede başka tuhaflıklar da var mı?
- İddianame büyük ölçüde Tuncay Güney’in 2001 yılında gözaltında tutulduğu süre içinde verdiği ifadeler ile evinde ele geçen belgelere dayandırılmış. Gerek bu ifadeler gerekse iddianamede anlatılan olaylar doğruysa Tuncay Güney de örgüt içinde pek çok suça bulaşmış demektir. Ama bakıyoruz o da sanıklar arasında değil. Hatta tanık bile değil. Bir insanın suça bulaştığını da kabul edeceksiniz... Ama sonuçta onu ne sanık ne de tanık yapmayacaksınız.
- Bu iddianameden ciddi bir sonuç çıkar mı?
- Hayır. Sadece pek çok insan mağdur olduğuyla kalır, bir - iki gerçek suçlu da bu karamboldan istifadeyle paçayı sıyırır. Ama bu soruşturmanın amacı zaten suçluları ortaya çıkarmak değil ki. Bu vesileyle toplumu baskı altına alıp sindirmektir. O amaç da şimdiden büyük ölçüde hasıl olmuştur.
***
Hergün muhalefete çamur atmak için iddianamede bile yer almayan yalanları çarşaf çarşaf birinci sayfalarında yayınlayan taraflı basın neden iddianamede geçmekte olan RTE'nin Mehmet Ağar'a 60 milyon dolar rüşvet verdiği iddia edilen telefon konuşmasını yayınlamıyor?
***
CHP lideri Deniz Baykal iddianamenin siyasal güdülerle hazırlandığı kanısında... İddianamede Danıştay cinayeti - Ergenekon ilişkilerine 60 sayfa ayrılmış. Ancak aradaki bağlantı konusunda zorlamalara gidilmiş. Örneğin, Danıştay katili Alparslan Arslan’ın babasının banka hesaplarında cinayet sonrasında artışlar meydana geldiği belirtiliyor. Ama bu artışların kaynağı incelenmemiş. Baba İdris Arslan, bu artışların makul sebeplerini televizyonda açıkladı...
İddianamede Ümraniye’de bulunan bombalarla Cumhuriyet gazetesine atılanların aynı kafile numarasına sahip oldukları söyleniyor. Radikal gazetesi dün Savcı Öz’ün yanıldığını yazıyordu. Radikal 19 Temmuz 2008’de bu konuda bir haber verdi... Buna göre, Türkiye’nin tek bomba bilgi bankası olan Bomba Bilim Merkezi, rakamları karıştırıp Ümraniye’de ele geçirilen el bombalarından birisiyle Cumhuriyet gazetesine 10 Mayıs’ta atılan bombanın aynı kafileden olduğunu rapor etmiş... Eskişehir’de ele geçirilen bir bomba ile Cumhuriyet’e 5 ve 11 Mayıs’ta atılan iki el bombası aynı kafileden olduğu halde, bu bilgi de ıskalanmış. Bunlar iddialı bir iddianamede bulunmaması gereken hatalar...
***
Bu arada kafa yapısını değiştirmeyen muhalefete "papağanlar", AKP'nin, dolayısıyla bu Ergenekon soruşturmasının en büyük destekçilerine köşe yazısında "pervaneler" ismini veren Osman Ulagay'ın gelen tepkiler üzerine yazdığı cevabı da buradan aktarmak istiyorum:

"... O yazıda “papağanlar” diye tanımladığım kesimden pek tepki gelmedi, geldiyse de ben farkında değilim. Kendilerinin, “pervaneler” diye tanımladığım gruba girdiğini düşünen Hasan Cemal, Cengiz Çandar ve Ali Bayramoğlu gibi eski tanıdıklar ise, yaramazlık yaparken yakalanmış çocukların hırçınlığıyla saldırıya geçtiler. Bir orkestra ya da koro düzeni içinde, birinin bıraktığı yerden öteki başlıyor ve biraz da papağanları andırır biçimde, hep aynı yakıştırmaları ve suçlamaları tekrarlıyorlar.
Neymiş efendim, onlar “darbeciler”e karşı aslanlar gibi demokrasiyi savunurken ben ortadan toz olmuşum; hatta, benim de kendisi gibi davrandığımı sanan, hayali iyice geniş birine göre, yurtdışına kaçmışım. Onlardan, otuz yıllık bir arkadaşıma göre ben “ne kokan, ne bulaşan bir tatlı su demokratı” imişim. Oysa devir taraf tutma devriymiş ve onların (ve tesadüfen AKP’nin) tarafını tutmayanlar gerçek demokrat olamazmış. Emre Aköz gibi zinde kuvvetlerin katkısıyla düzeyi daha da alçalan ve özel yaşama da bulaşmaya yeltenen, yalan yanlış yakıştırmalarla dolu sataşmalar.

Oysa benim nerede durduğumu, hangi “tarafı” ya da görüşü savunduğumu, neyi neden yaptığımı çok iyi bilebilecek durumda bu eski dostlar. Son bir yılda yazdıklarım, AKP gerçeği hakkında, darbe girişimlerinin çıkmazı konusunda, kapatma davasının yanlışlığı hakkında ne düşündüğümü net biçimde ortaya koyan bir kitap dahil, ortada. Ama onların derdi fikir tartışması yapmak değil, faullü de olsa bana “gol atmak“ ve “maçı kazanmak”.
Benim için yaralayıcı olan da bu. Fikir tartışmasının yerini futbol taraftarlığı mantığının alması ve bu hastalığın bu kadar yakınıma sıçramış olması beni fena halde rahatsız ediyor. Ne diyeyim, mücadeleleri mübarek olsun. Bu konuyu burada noktalarken bu köşeyi böyle bir cevap için kullanmamdan rahatsız olan okurlarımdan da özür diliyorum."
***
"Yazının başındaki resim ne alaka?" diyecekler için kısa açıklama: İnternette dolanırken rastladım ve baya bi güldüm, herkes bu Ergenekon olayını kendine göre yontuyor işte. :)

Hiç yorum yok: