1 Temmuz 2008 Salı

Başbakan Erdoğan'dan Ekonomi Bilimine Özgün Katkı: Enflasyonu Yüksek Faiz Azdırıyor!


Dünyanın önde gelen ekonomi hocalarını İstanbul’da bir araya getiren Dünya Ekonomi Kongresi’nin açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı ama ekonomi literatürüne özgün katkı Gül’den ya da Kongre’ye katılan ünlü ekonomistlerden değil, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Kongre’nin açıldığı gün gene İstanbul’da, uluslararası nitelikteki bir yuvarlak masa toplantısına katılan Başbakan Erdoğan’ın bu toplantıda yaptığı konuşmada, faiz ile enflasyon arasındaki ilişkiye yepyeni bir bakış açısı getirdiği anlaşıldı. Kendine özgü üslubuyla şöyle konuşmuştu Sayın Başbakan:
“Yüksek faizin birinci derecede enflasyonu da tahrik ettiğine inananlardanım. Bir de işin bu boyutu var. İnanıyorum ki bu düştükçe doğru orantılı olarak enflasyonu da geri çekecektir. Ben bir de şuna inanıyorum; faizi bu noktada bir sebep olarak görenlerdenim. Enflasyonu ise bir netice olarak görenlerdenim. Bu sebep netice ilişkisinde ne yazık ki faizin yükselmesi, enflasyonu da şu anda yükseltmiştir.” (Sabah Gazetesi, A.Yıldırım’ın yazısı, 26 Haziran 2008)

‘Erdoğan hipotezi’
Başbakan Erdoğan’a göre Türkiye’de enflasyonu yüksek faiz tahrik etmişti, yüksek faizi tahrik eden olay ise 14 Mart’ta Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) kapatılması istemiyle açılan dava olmuştu. Sayın Başbakan’ın mantığıyla, enflasyondaki yükselmeyi tahrik edenler de mutlaka bu davayı açanlar olmalıydı.
Sayın Başbakan’ın bu saptaması, kabinesindeki bazı bakanların yüksek faizin baş sorumlusu olarak gösterip sürekli olarak eleştirdiği TC Merkez Bankası Başkanı’na biraz rahat nefes aldırabilirdi zira Sayın Başbakan yüksek faizin sorumlusu olarak Merkez Bankası Başkanı’nı değil, AKP’ye karşı kapatma davası açmış olanları gösteriyordu.
Dünya Ekonomi Kongresi’nin kapsamlı programı aylar öncesinden yapılmış olduğu için Başbakan Erdoğan’ın bu orijinal katkısı ne yazık ki Kongre gündemine alınıp tartışılamadı. Ancak faiz ile enflasyon arasında bulunduğu varsayılan ilişkiyi altüst edip işin içine inanç ve tahrik gibi öğeleri de kattığı için dikkate değer bulunan ‘Erdoğan hipotezi’nin bundan sonraki Dünya Ekonomi Kongresi’nin gündemine alınması beklenebilir.
Bu arada ‘Erdoğan hipotezi’nden habersiz olduklarından hâlâ enflasyonu kontrol altında tutmak için faizleri yükseltmek gerektiğine inanan ABD ve AB merkez bankalarının başkanları da artık rahat bir nefes alabilir. Bir yandan yükselen enflasyonu kontrol altında tutmak için faizleri yükseltmeleri gerektiğini, öte yandan faizleri yükseltmenin zaten yavaşlamış olan ekonomiyi iyice durdurabileceğini düşündükleri için ciddi bir ikilem yaşayan Bernanke ve Trichet şimdi bu ikilemi kolaylıkla aşabilir ve ‘Erdoğan hipotezi’ne göre enflasyonu düşürmek için faizleri indirmeye başlayabilir.

Faiz enflasyonu kamçılar mı?
Sayın Erdoğan’ın açıklamasını biraz daha ciddiye alıp şu soruyu sormak da mümkün aslında: Türkiye gibi iç tasarruf yetersizliği çeken ülkelerde reel faizlerin yüksek tutulması sonuçta enflasyonu artıran bir unsur olabilir mi? Yüksek faizin cazibesine kapılarak dışarıdan Türkiye’ye akan para, Türkiye’deki harcama gücünü artırarak enflasyonist baskı yaratabilir mi?
Bu ilk bakışta mümkün gibi görünüyor ama öte yandan Türkiye’ye bol miktarda dış kaynak girişinin Türk parasının değerlenmesine yol açarak enflasyonu düşürücü etki yaptığını da unutmamak gerekiyor. Yaşanan süreç de bunu gösteriyor. Enflasyonla birlikte düşüşe geçmiş olan faizleri yükseltme gereğinin, 2006 yılının ortalarında, Türkiye’ye dış kaynak girişinin azalmasının Türk parasının hızlı değer kaybına yol açtığı noktada ortaya çıktığı görülüyor.
Bu konuyu tartışırken asıl hatırda tutulması gereken nokta da bu. AKP iktidarı ekonomideki başarısını büyük ölçüde dış kaynak girişine dayandırdı ancak bunu sağlarken Türkiye’yi dünyada en yüksek faiz ödeyen ülkelerden biri olmaktan çıkartamadı. Şimdi küresel ekonomideki olumsuz koşulların da etkisiyle dış kaynak girişinin zayıfladığı ve siyasi istikrarın tehlikeye girdiği noktada Türkiye’nin bir çıkmazın eşiğinde bulunması hiç de şaşırtıcı değil.

Hiç yorum yok: