10 Haziran 2008 Salı

AKP ve Erken Seçim Kararsızlığı


Anayasa Mahkemesi’nin verdiği son türban kararıyla ‘midesine yumruk yiyen’ AKP, bu darbenin etkisi yüzünden kendini iyice kaybetti. AKP ve yandaş medya, kararı veren yargıçları hedefe koydu. AKP medyasının ‘hücumbotu’ Star, okurlarına: “Bu bir savaştır. Kararı tanımayın. Siz de hukuksuzluk yapın” dedi.

Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu’nun kaleminden çıkan bu satırlar, aslında AKP’nin de bilinçaltını yansıtıyor. AKP ve medyası, “Ergenekon”cuları tutuklayan mahkemeleri “meşru”, aleyhlerinde karar verenleri ise “gayrimeşru” olarak görüyor. Hukuk dışılığı öneren gazete yazarı ise, içine düştüğü çelişkiyi bir türlü fark edemiyor. Karaalioğlu’nun dile getirdiği ifadeler, “Mahkemeler meşru değilse, AKP cezaevlerini neden boşaltmıyor?” sorusunu da gündeme getiriyor.

AKP “yandaşları”nı bir arada tutup partinin dağılmasını engellemeye çalışırken, hukuka karşı açtığı savaşın dozunu da yükseltiyor. Bu sırada, komik ve traji komik sahneler de yaşanıyor. AKP’li hukukçular, “Mahkemenin kararı meşru değildir” diyebiliyor. AKP böylece, sıkışmışlığını, hukuku yoksayarak çözmeye çalışıyor.

Kapatma davasının açılmasının ardından, “Erken seçime gideriz” diyerek meydan okuyan AKP, bunu yapamayacağını gördüğü an, hedefe yargıçları koyuyor. Bir yandan ise “din istismarı” yeniden devreye sokuluyor. Kadınları ikinci sınıf konumuna sokan “türban’’ ne yazık ki; “özgürlükmüş” gibi sunuluyor. Türbana kapatılan kadının, "cinsel obje" haline dönüştürüldüğü ise gözlerden kaçırılıyor. Gericiliğin simgesi türban, “özgürlük bayrağı”ymış gibi dalgalandırılıyor.

AKP yaptığı din istismarıyla, aslında çözümsüzlüğünü saklamayı amaçlıyor. İslamiyet’in değerlerine saygılı olduğunu söyleyenler, ABD’nin Irak’ta cami basmasına, kutsal kitabımız Kur’an’ı Kerim’in hedef tahtası haline getirilmesine ise nedense ses çıkarmıyor.

Bunları gözden uzak tutan ve medyasında sorgulatmayan AKP’nin, erken seçime gidemeyeceği de anlaşılıyor. Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in neden dayak yediği araştırıldığında, AKP’nin erken seçim kararı alamayacağı çok net bir şekilde görülüyor.
***
Kapatma davasının açılmasının ardından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve kurmayları toplanır. Erdoğan’a akıl veren kurmaylar, “Erken seçime gidersek kapatma davası düşer” der. Erdoğan bu görüş üzerine, “O halde hazırlıkları yapın” talimatı verir. Bunun üzerine AKP içinde çalışma başlatılır. Ancak Meclis’e ilk kez giren milletvekilleri bu görüşe sıcak bakmaz. Çünkü; Meclis’e yeni girmişlerdir. Bu yüzden, seçime gitmeleri, milletvekilliğinden kaynaklanan yasal haklarını kaybetmelerine sebep olabilir. Zira; seçim sonrası yaşanacak tabloda kimin yeniden TBMM’ye girip giremeyeceği belli değildir.

AKP’li vekiller bu yüzden, Erdoğan’ın kurmaylarına bir teklifle gider: “Milletvekilliğimizden doğan haklarımız garanti altına alınsın. Seçime girip kazanamasak bile, vekilliğin tüm haklarından yararlanalım. Aksi taktirde, erken seçim kararı alınmasına onay vermeyiz.”

“Genç vekiller”in bu önerisi Erdoğan’a iletilir. Erdoğan bunun üzerine, “Vekillerle bir de ben konuşayım” der. Ardından da “30’arlı toplantılar” başlar. Meclis’e ilk kez giren “genç vekiller” aynı düşünceyi, Başbakan’a da iletir. Başbakan, işin içinden çıkamadığını görünce, kurmaylarına talimat verir: “Bu öneriyi CHP’yle görüşün. CHP’nin desteğini alarak seçim hazırlığı başlatın. Genç milletvekillerinin yasal hakları garanti altına alınsın.”

Bunun üzerine, AKP’li kurmaylar, CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol’a gider. AKP’liler, “Biz seçime gitmek istiyoruz. Ancak genç vekillerin özlük hakları talebi var. Bize destek verin, 1 yılını dolduran vekiller, emeklilik haklarını kazansın” der. CHP’li Anadol, bu öneri üzerine, “Genel Başkanımız Deniz Baykal'ın bu konudaki talimatı kesin. Biz bu öneriye destek veremeyiz. Seçime gidecekseniz yeterli çoğunluğunuz var. Karar alın hemen gidelim” cevabını verir.

Ancak AKP’li vekiller kararlıdır. Öneri tekrarlanır: “Genç CHP’li vekiller de var. Böylece onlar da bu haktan yararlanır.”

CHP’li Anadol’un cevabı nettir: “Bir süre önce de "gazi haklarından faydalanma" diye bir öneri ortaya attınız. Buna karşı çıktık. Ama toplum bizim de buna onay verdiğimizi sandı. Yakınlarımıza bile anlatamadık. Bu yüzden, yeni vekillere "emeklilik hakkı" tanıyacak bir kararın altına imza atmayız. Buyrun seçim kararını hemen alın.”

AKP’li vekiller, Erdoğan’ın talimatı üzerine yaptıkları görüşmeden, sinirle çıkar. Tarih 18 Nisan 2008’dir. TBMM kürsüsünde ise Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç konuşmaktadır. AKP’nin sinirini bozan Genç, Erdoğan’ın Katar’da ne aradığını sormaktadır.

CHP’li Anadol’un yanından hışımla çıkan vekiller, Kamer Genç’in sözleri üzerine, öfke patlaması yaşar. Genç birdenbire yumrukların, tekmelerin ve küfürlerin hedefi haline gelir. “Erken emeklilik” hakkını elde edemeyen AKP’li vekiller, “hınç”larını Kamer Genç’ten çıkarır.

Sizce AKP bu tablodan sonra “erken seçim”e gidebilir mi?

“Genç vekiller”i ikna edemediği için şimdilik zor görünüyor. O yüzden, AKP’nin “Oylarımız %53’e çıktı” demesinin hiçbir geçerli yanı bulunmuyor. AKP, kafası karışan tabanını ve vekillerini bir arada tutmak için, yandaş medya eliyle sürekli olarak “Güçlüyüz” mesajı veriyor.

AKP güçlüyse, ve oyları yüzde 53’se, neden hemen seçime gitmiyor?

Hiç yorum yok: