12 Haziran 2008 Perşembe

AKP Artık Kapatılmayabilir


Bence Anayasa Mahkemesi aynı anda hem çok zayıftı, hem çok güçlü. Yani Anayasa’nın 148. maddesinde Mahkeme’nin yetki alanı yasaları sadece “şeklen” incelemekle sınırlandırıldığı için zayıf; ama parti kapatabildiği için, ordu gibi Türkiye’deki tüm kamu idareleri kadar güçlü. Mahkeme bu iki dünyaya da aynı anda dâhildi. Oysa evet, bir Yüksek Mahkeme anayasal denetim sürecinin kuvvetli bir parçası olmalı, ama asla parti kapatmayı amaçlayan postmodern darbenin ortağı olmamalı.
***
Çünkü check-balans, yani dengeler sisteminde herkes biraz diğerinin kuvvetine karışır. Yani aslında Yüksek Mahkeme’nin de biraz yasama yetkisi vardır. Mahkeme yasamanın partneridir. Bunun neden gerekli olduğunu şöyle izah edeyim: Milli Güvenlik Kurulu ne için vardır? Devletin temel niteliklerini korumak için. Oysa bu işlevi Anayasa Mahkemesi görse MGK’nın bu kadar güçlü olmasına gerek kalır mı? Ordunun gardiyanlık yapmasına ihtiyaç olur mu?
***
Elbette bir Mahkeme kendi başına politik güç kullanamaz. Ama yasama da anayasada önemli değişiklikler yaparken daha büyük sosyal ve politik konsensüs sağlaması gerektiğini unutmamalı. Eğer unutursa Anayasa Mahkemesi bunu kendisine hatırlatacak. Burada anahtar kelime konsensüs. O sağlandıktan sonra yasama Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini bile değiştirebilir.
***
Konsensüs demek sadece Meclis çoğunluğu demek değildir, toplumun farklı taraflarının konsensüsü gerekir. Bu açıdan türban konusunda MHP ve AKP’nin konsensüsü nitelikli bir konsensüs değil, onlar zaten benzer şeyi düşünüyorlardı. Burada laik kesimin endişeleri önemli. CHP uzlaşmaya olumlu yaklaşmasa da yapılacak başka şey vardır. Konsensüs illa partilerle sağlanmaz, toplumun içindeki karşı görüşteki kurumlarla uzlaşmak da yeterli olabilir. 1995, 2001, 2002, 2003, 2004 tadillerinizde bir uzlaşma vardı. Ama AKP 2007’den bu yana uzlaşma yolunu görmezden geldi. Bu bence kötü bir fikirdi. Çünkü Türkiye’nin demokratikleşme yolu ancak konsensüsle sağlanır. Unutmayın ki bu Mahkeme, AKP’nin geçen yılki referandum yasasını kabul ederken bir ihtarda bulunmuştu. Kabul oy oranı 6’ya 5’ti. O 5 rakamı, “Tadiller sınırsız değildir” sinyalini veriyordu, ama AKP bunu görmezden geldi.
***
Şöyle bir varsayım yapalım; parlamentonun yüzde 80’i “Artık Türkiye’nin başkenti İzmir’dir” desin ve hatta diyelim Abdullah Gül’ün “sultan” olmasına karar versinler. Sizce bunları yapmak için kaç oya ihtiyaç vardır? Meclis’in 5’te 3’ü yeter mi? Eğer referandum yaparsanız acaba 3’te 2’si de kâfi gelir mi? Hele bir de Gül bu yasaları imzalarsa, bu iş olur mu? Ama işte hayır, bu tip yasa tadillerinin geçebilmesi için sizin yüzde 47 almanız yetmez. Sizin oyların yüzde 100+1’ine ihtiyacınız vardır. Peki yüzde 100+1’e sahipler mi? Değiller. O zaman Ankara Türkiye’nin başkenti olarak kalır ve bir sultan olmaz. Ne oldu? Anayasa’nın 148. maddesindeki şeklen inceleme hakkı, kendiliğinden esastan inceleme hakkına dönüştü.
***
Mahkeme 10. ve 42. madde tadillerini iptal ederek bence iki şeyden birini yaptı; ya AKP’yi kapatma kararı almak için kendine bir basamak oluşturdu. Ki bu her şeyi kaybetmek anlamına gelir. Ya da tam tersine AKP’yi kapatmama düşüncesiyle sistemdeki rolünü yeniden belirledi. Yani dedi ki, “Bundan sonra zayıf, ama post modern bir partner olmayacağım. Daha güçlü, ama parti kapatma yetkisini sadece terör suçları için kullanan bir ortak olacağım. Konsensüs dışına çıktığı her an yasamayı uyaracağım. Şimdi ey AKP, sen de bu ihtarı lütfen dikkate al ve yoluna böyle devam et.” Mahkeme bunu demenin önünü açmış olabilir. Ben tabii ki Mahkeme’deki tek bir hakimin bile adını bilmem, ama mantık olarak yaptıklarından bunu çıkarıyorum. Teknik olarak yanlış bir kararla da olsa yetki alanlarını tamamen demokrasi adına genişletmiş olabilirler. Mahkeme, semi otoriter-semi demokratik olmak yerine, eğer şimdi diyorsa ki, “Ben artık otoriter tarafımı bir yana bırakıyorum, anayasal tarafımı öne çıkarıyorum”, bu tüm sisteme oksijen verir ve Türk demokrasisini yukarı çıkarır. O zaman bu türban kararı dahi anlaşılabilir. Mahkeme’nin önemli bir partner olduğunu herkes kabul eder. Tek şart, Mahkeme’nin AKP’yi kapatmaması!

Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Andrew ARATO

Hiç yorum yok: