1 Eylül 2008 Pazartesi

Sopalı Demokrasi

Ankara Keçiören'de Belediye'nin maaşlı adamları, gece 23.00'ten sonra içki satıyor diye, dükkânın sahibini sopalarla dövüyorlar.
Üstündeki gömleği bıçakla kesiyorlar.
Güvenlik kameralarından hem bu görüntüler, hem de dayağı atanların ve dövdükleri dükkân sahibinin sesleri alınıyor.
Bu olay nedense medyanın büyük kesiminde görmezden gelindi.
Ankara'nın yetkilileri de, Başbakan Erdoğan'ın söylemiyle, "Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar" oldu.

Ancak...
ABD Büyükelçiliği konuyla ilgilenince birden kulaklar ve gözler açıldı.
Gerçi "Açıldı da ne oldu?" sorusunun cevabı umut verici değil ama hiç değilse parmaklarını oynattılar.
Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi zabıta ekibi de Hürriyet'teki yayına göre, bir işportacıyı dövdü.
Olaya müdahale etmek isteyen bir bisikletli de dayaktan nasibini aldı.
Odun, bıçak, sopa da kullanılan olay büyüdü.

CHP'nin tek parti iktidarı döneminde "jandarma dayağı" 1950'de DP'nin sandık zaferi sebeplerinden biri olarak gösterilir.
Yoksa bu kez jandarmanın yerini, bu belediye magandaları mı almakta?
Geçmişe dönük bu yaklaşımdan çok, ileriye dönük bir kaygı bana göre daha gerçekçi.
Yani...
Bu belediye magandaları, tek parti dönemi jandarma dayaklarını hatırlatmıyor ama Humeyni İran'ının sokaklarda devlet terörü uygulayan "devrim muhafızları" için "Özenti adımlar mı?" kuşkusunu veriyor.

Parklarda birbirine yakın oturmuş çiftlere, "Ayrılın ya da kalkın gidin buradan" baskıları, "etek boyları için çatılan kaşlar, atılan laflar" ve "Benim yönetimimdeki bu yörede tek bir içkili lokanta yok" diye böbürlenen, sırtı sıvazlanan belediye başkanları...
Türkiye'de yaşam tarzını değiştirmek tezgâhını yansıtan bu kaygı verici görüntülere önlem olarak yoksa gene ABD Büyükelçiliği'nden "araştırma yapılması" mı gerek? Ağır gelmiyor mu?
Bu lümpenlere ABD Büyükelçiliği'nin değil, Ankara'daki yetkililerin müdahalesi gerekir.
Demokrasi ve farklı görüşlerin birlikte yaşama hoşgörüsü, sadece türbanla sınırlı olmamalı.

Hiç yorum yok: