6 Eylül 2008 Cumartesi

Sol-AB-AKP

Sol, AB’yi AKP’ye niçin kaptırdı, sizin gözleminiz ne?
AB’den uzmanlar zaman zaman İstanbul’a gelip gidiyor. Onlarla çok sık buluşup konuşuyoruz. Sonuçta bunların bazıları da senli benli olduğumuz sosyal demokrat parlamenterler. Ama bakıyorum çoğu hâlâ AKP’yi destekliyor. Sebebi nedir diye ben de incelemeye çalıştım.
Ne buldunuz?
Zihinlerindeki kurguda bir an bir “tık” oluşmuş.
Nasıl bir tık?
Bunlar Tanzimat’tan bu yana bizim hep o aydınlanmacı, cumhuriyetçi, Kemalist, reformist akımın temsilcilerini muhatap saymış, “istemezük”çülerden başlayıp da Erbakan yoluyla Erdoğan’a varan Batı karşıtı, tutucu çizgiyi de hep karşılarında görmüşler. Fakat 2002’de birdenbire tablo değişiyor. Bir bakıyorlar ki, dinci sandıkları AKP’liler etraflarında koşuşturuyor. Hatta çok fazla heves göstererek Chirac’a “Durun kardeşim, sakin olun” bile dedirttiler. Aslında özünde demokrat olmayan bir kadro, o 2002-2004 arası, konjonktür zoruyla ve daha başka hesaplarla birden reformcu kesildi.
AKP bu kadar reformcu kesilirken sol muhalefet ne yapmakla meşguldü?
Bizde muhalefet yapmak iktidar ne yapıyorsa tersini yapmak olduğu için AKP’nin karşısında görünmek adına AB’ye muhalefetle meşguldü. Gerçi AB’nin istediği reform paketlerinin açılmasına oy verdiler ama bir taraftan da belli rezervler gözetmeye başladılar. Çünkü zaten CHP kendini ulusal egemenliğin koruyucusu sayıyor.
O yüzden de entegrasyon anlayışını kavrayamıyor ve AB ile ilişkinin belirli süreçlerini “ulusal onur”, “ödün vermeme” vb. konusu yapıyor. İçine kapanmacı tavırlar alıyor.
Avrupa da bundan etkilendi mi?
Hem de çok. Çünkü baktılar, Allah Allah yüzyıldır yüzü Batı’ya dönük olan ve kendilerinden belledikleri akımın temsilcileri kendilerine karşı bir duruş sergiliyor. O zaman dediler ki, “Madem böyle biz de ezber bozalım.”
Burası çok önemli, çünkü ezber bozma süreci son derece büyüleyici bir süreçtir. Onlar da bu büyüye kapılıp “Bu kadar yıllık adamlar bizim bildiğimiz gibi değilmiş, meğer doğru olanlar öbürleriymiş” demeye başladılar. Bunu da kendilerine o kadar çok vesileyle ve o kadar sık tekrarladılar ki, artık kafalarında her türlü nüans eridi ve bu fikir yerleşti.
Tık orada geldi yani?
Geldi ve biz şimdi o kurguyu düzeltemiyoruz. Şimdi sanıyorlar ki bugünkü kavga otoriter laiklerle Müslüman demokratlar arasındadır. Bunun böyle olmadığını ben yazıyorum, çiziyorum, konuşuyorum...
Nasıl barışılabilir sizce?
AKP’nin aslında bal gibi dine dönük talepleri Avrupa’ya “özgürleştirici, demokratik” talepler gibi takdim ediliyor. Sağ olsun liberal dostlarımızın da katkılarıyla... O zaman biz sosyal demokratların da bunun böyle olmadığını anlatmamız gerekiyor.
Konuşmak, yazmak lazım. AB’dekilere “Ortak dünya görüşümüze, geleceğin toplumuna ilişkin tasavvurumuza, tablonun bütününe bakın kardeşim” demek lazım. “Konjonktüre bağlı kısa süreli sapmalara kulak asmayın “ demek lazım. “Size, ‘Biz Batı’dan bilim almadık; ahlaksızlık aldık’ diyen zihniyet bizden daha mı yakındır?” diye sormak lazım. Ve en önemlisi dünya ve Avrupa soluyla uluslararası platformlarda, solun evrensel değerleri ekseninde buluşmak lazım.

SOSYAL DEMOKRASİ VAKFI (SODEV) BAŞKANI AYDIN CINGI

Hiç yorum yok: