22 Ağustos 2008 Cuma

Enerji Politikaları

Hiperaktif bir çocuğun enerjisini doğru yönlendirmek size tarihin en büyük olimpiyat başarılarından birini getirebilir. Tüm dünyanın konuştuğu bir kahramana dönüşebilir. Ama kabul edelim ki, bu düşük bir ihtimaldir. Bundan daha önemlisi ve muhtemel olan bu yönlendirmeyle toplumun başına bela olması kesin olan bir çocuğun tehlike olmaktan çıkartılabilmesidir.
Phelps’e ortaokuldaki İngilizce öğretmeni ‘Sen tam bir loser(kaybeden - ezik) olacaksın’ demiş zamanında. ‘Şimdi ona gülüyorum’ diyor Michael. Kafasında bu sözler öylesine yer etmiş ki, dünya 8 altın için ayağa kalkmış onu alkışlarken Phelps aslında belki de sadece öğretmenini yendiğini düşünüyordu. Halbuki öğretmenin tespitinde yanlış olan bir şey yok. Başka bir yerde doğmuş olsa ya da ailesi duruma uyanmasa öyle olacaktı. Bu daha muhtemeldi. Belki de daha acayibi öğretmeni bunu söylemese Phelps için hayatı en önemli meselesi olmayacaktı.
Bugün boynunda 8 altın olan çocuk dev cüssesiyle okuyamayan ve sokaklarda dolanan bir enerji yumağı, bir bela olacaktı. Çetelere bir üye daha. Misal bizim memlekette olsa büyüklerin tribünlerinden birinde olması daha muhtemeldi. ABD övgüsü değil bu. Onların kurtaramadıkları sonra sokaklarda ‘kurtuldukları’ndan ya da dünyanın bir yerine savaşa gönderip rahat ettiklerinden olabilirdi. Olmadı dünya spor tarihinin en inanılmaz işlerinden birini yaparak yırttı. Toplum da.
İşsizlik sigortası denen şey çalışanların-emekçilerin cebinden geçinen bir sülükler ordusu yaratmak için bulunmadı. O ordu başa bela olmasın diye icat edildi. ‘Suça karışmayın biz size bakarız!’ Gerçek budur. Spor da bir yönüyle bunun için var.
Kayıptan büyük kazanç çıkarmanın yolu spor. Odaklanamayan çocukları sporla disipline ederek enerjisini yönlendirmek ve bir taraftan da hiç okuyamayacağı üniversitede meslek kazandırmak. Phelps bir taraftan 8 altını boynuna geçirmek için hazırlanırken, bir taraftan da University of Michigan’da Spor pazarlaması yüksek lisansı yaptı geçtiğimiz 2 yıl boyunca.
İşte insan böyle kazanılır.
Normal sporcu olmaz. Üst düzeyde spor normal, sıradan insanların yapabileceği bir iş değildir. Ortalama adamlar bizim gibi olur. Aslında 100 metre dünya rekoru kıracak adamdan muhasebeci olmaz.
Bu seviyedeki spor bir sosyal projedir aslında. İnsan kurtarmaktır.
Biz Elvan’ı, Ramazan’ı, Cem’i, Melek’i kendi adımıza yarıştırırken başka toprakların kaybetmesi muhtemel çocuklarını kurtarıyoruz. Burada sokaklarda binlerce çocuk yardım beklerken.
O yüzden bu olimpiyatın kazanılan ve kazanılamayan madalyalar üzerinden çıkardığı tartışma doğaldır, ama tartışmanın ekseni yine tamamen yanlış bir noktada.
Mesele olimpiyat madalyası kazanmak değil. Hiç kazanmayabilirisiniz. Sorun değil. Mesele oraya 100 favori sporcuyla gidememek. Yani sporcu yetiştiren, spor yaptıran ve hayata hazırlayan bir sisteme sahip olamamak.
Doğu Anadolu’ya sahip olup orta ve uzun mesafe favorisine sahip olmamak skandaldır.
Trakya’ya sahip olup atmalarda güreşte, judoda, halterde bu kadar dökülmek.
Ege’ye sahip olup su sporlarında başarısız olmak.
Doğu Karadeniz’e sahip olup atıcılıkta hiç var olamamak da.
Türkiye’nin asıl enerji sorunu budur.
Bunca genç ve çıkar yolu olmayan insanın sonsuz enerjisini yönlendirememek. Bir sporcu ordusu kuramamak.
Mesele madalya değil yani, madalyonun diğer yüzü.

Yazı: Mehmet Demirkol

Hiç yorum yok: