16 Temmuz 2008 Çarşamba

Nur Topu Gibi Bir Fare Doğdu

Silahlı terör örgütü kurarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmak...
- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı halkı isyana tahrik etmek...
- Askeri İtaatsizliğe teşvik etmek...
Bunlara benzer 11 maddelik bir ağır suç listesi...
İcracı kadro mu?
Emekli asker, gazeteci, öğretim üyesi, işadamı ve işsizlerden kurulu birbirini pek tanımayan 86 kişi...

(Bu 86 kişinin gözaltına alınma sürecinin “ilk dalgası”, bombalar ele geçtikten hemen sonra yapıldı. Bombaları evinde saklayan astsubay ve hem onunla hem Danıştay saldırganıyla ilişkisi saptanan bir yüzbaşı gözaltına alındı.
Ama onlar “küçük rütbeliler”di.
Yüzbaşının elini öptüğü Paşa ne olacaktı?
Birçok faili meçhul cinayette adı geçen, Yeşil’le, Çatlı’yla ilişkisi bilinen “Paşa”, dokunulmazlığıyla meşhurdu.
Savcılık yılbaşındaki “ikinci dalga”da onu da aldı. Paşa’nın dokunulmazlık zırhı delindi. Soruşturma biraz daha “derin”e indi. Paşa’yla birlikte, Dink cinayeti, Malatya suikastı dahil birçok karanlık işte parmağı hissedilen bazı isimler de tutuklandı.
Çetenin çitilenmesini isteyen herkes buna destek verdi.

Şimdi tarihlere dikkat:
14 Mart’ta AKP’ye kapatma davası açıldı.
21 Mart’ta yani bir hafta sonra “üçüncü dalga” geldi.
Bu kez gözaltına alınanların “tipoloji”si değişmişti:
Bir parti lideri, bir üniversite rektörü, bir başyazar...
Üçü de hükümete sert muhalefetiyle öne çıkmış isimlerdi. Başyazar, kendi gazetesini bombaladığı söylenen örgüte üye olmakla suçlanıyordu.
Ergenekon davasının siyasallaştığı kuşkuları ve “Bu bir rövanş davası” iddiaları o zaman başladı.
Ondan sonraki her gözaltı dalgası, çeteyi biraz daha açığa çıkarmak yerine, bir itirazı daha susturmak amaçlı göründü.
“Altıncı dalga”ya gelindiğinde, bunun devlet içindeki rakip güçlerin bir iç hesaplaşması, ordunun komuta kademesinde ağustos terfileri öncesi bir temizlik kampanyası olduğu tahminleri ayyuka çıktı.)

Silahları; 27 adet el bombası...
Bu kadarcık silah ve yarısı emekli 86 kişiyle bu suçlar işlenir mi?
İddianame bakalım yargıçları ve kamuoyunu bu konuda nasıl ikna edecek?
Son aylarda kimisi;
“Türkiye bir darbe tehdidi altında”, diyordu. Kimimiz;
“Yapay darbe havası estirilerek AKP, AB, ABD muhaliflerinin hapisle cezalandırıldığını” düşünüyorduk...
Acaba kim haklı çıkıyor dersiniz?

Ergenekon iddianamesinin dikkat çeken bir yönü de Danıştay saldırısını kapsaması. Başsavcı Engin, iddianamede, Danıştay saldırısı ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların yer aldığını söyledi. Ergenekon örgütlenmesiyle bu saldırılar arasında bağ kurulması, iddianamenin eylemle ilgili en önemli yönünü oluşturuyor. Ancak, bu noktada da yargı organları arasında bir çelişki ortaya çıkıyor. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon iddiaları ile Danıştay saldırısı arasında bir bağlantı olmadığına hükmetmişti.
Oysa, Ergenekon savcıları, bağlantı olduğu sonucuna varmışlar ki, Danıştay saldırısı iddianamede yer alıyor. Ankara 11. Ceza Mahkemesi’nin “bağlantı yok” kararı Yargıtay tarafından da onaylanırsa, bu Ergenekon davasını da etkileyecektir. En azından Ergenekon iddianamesinin Danıştay boyutunda, farklı bir yargı kararı olması önemli bir durum.

Türkiye’nin darbe tehdidi altında olduğunu savunanlar aylardır düzmece haberlerle kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. İnsanlar bu haberlerle asılsız suçlamalar altında bırakıldılar, itibarları yok edildi, hayatları zehir oldu...
Başsavcı dün bu haberlerin çoğunun yalan olduğunu söyledi...
Peki bu haberleri belli gazetelere aynı anda servis yapan merkez neresiydi? Bu merkez yerli miydi, yabancı mı?
Medyada ifade edilen Hrant Dink, Rahip Santoro suikastleri ve Malatya’daki yayınevi katliamının da iddianame kapsamında olduğu yolundaki haberlerin gerçek olmadığı anlaşıldı.
Yargı neden bu müdahaleyi durduramadı. Başsavcı’nın haber kirliliğinden yalnızca şikayet etmesi, Türk yargısının müdahale edemeyeceği kadar güçlü bir dezenformasyon merkezinin varlığını akla getirmiyor mu?

Darbe günlüklerinin bu aşamaya kadar Ergenekon iddianamesinde yer almadığının anlaşılması eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ile eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un neyle suçlanacakları konusundaki merakı da artırmış durumda.
Emekli komutanların, Başsavcı’nın açıkladığı ağır suçlamalara muhatap olan Ergenekon örgütünün neresine yerleştirilecekleri ciddi bir soru işareti.

Bu koşullarda adaletin tecelli edeceğine sayın Başsavcı inanıyor mu?

Hiç yorum yok: