20 Temmuz 2008 Pazar

Dış Borçlar

Bu yıl dış borçlar önceki yılların dış borç yapısına göre tersine döndü. Doğrudan yatırımlar azalmaya, özel sektörün dış kredileri hızla artmaya başladı. Aslına bakılırsa ülkeye giren her para bir anlamda borçtur. Fakat ne sıcak para ne de doğrudan yatırımlar dış borç kütüğüne yazılmaz. Sadece alınan krediler borç sayılır. İşte dış açığın dış borçları hızla artırmasının ardında da bu var.

Türkiye’nin dış borç rakamı 2001 yılında 113,6 milyar dolardı. 2008 yılının ilk 3 ayında bu 263 milyar dolara tırmanmış. Yani 2,3 kat artmış. Oysa bu dönemde milli gelir artışı sadece %48. Bu da gösteriyor ki, elde edilen büyüme borçlanarak sağlanmış.

Üstelik unutmayalım ki, uygulanan bu program sıkı mali disiplin ve esnek kurla ihracata dayalı büyümeyi amaçlıyordu. Böylece dış borçlar azalacaktı. Tam aksi olduğuna göre ortada bir başarısızlık var demektir.

2001’den bu yana kamu kesiminin yaptığı dış borçlanma %56 artmış. Yani milli gelir artışından yüksek. Fakat daha kötüsü, özel kesimin bu dönemde yaptığı dış borçlanmanın tam %380 artması! Toplam dış borçlar ise 2002-2007 döneminde ortalama olarak her yıl %14 artmış. “Buna can mı dayanır” demeyin, şimdiye kadar bizim ekonomi dayanmış.

Dış borçlanmada ortalama olarak vadelerin uzadığı safsatasına da inanmamak gerek. 2001 yılında dış borçların %14’ü kısa vadeliydi. 2005 yılında dış borçların %22’si kısa vadeli hale geldi. Neyse ki, bugün bu oran biraz daha olumlu bir düzeyde: %17! 2002-2007 döneminde kısa vadeli borçların her yıl ortalama yüzde %18 büyüdüğünü de ekleyelim.

Konuyu bir sorun olarak görmeyenler kimi zaman dış borçların ihracata oranına, kimi zaman dış borçların döviz rezervlerine oranına bakıyor. Bu açılardan bakılınca pek de iç karartıcı bir durum görünmeyebilir. Fakat bir ülkede borçlar sürekli milli gelirden daha hızlı artıyorsa uzun vadede mutlaka sorunlarla karşılaşılacaktır.

Hiç yorum yok: