Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez'in krizle ilgili yorumları:
- Küresel kriz daha Türkiye’yi etkilemedi. Krizin etkileri bizde yavaş yavaş üçüncü çeyrekte çıkacak. Esas ağırlığı da dördüncü çeyrekte hissedilecek. Türkiye şu anda kendi inişini yaşıyor. Bu çerçevede bakıp da “Bize bir şey olmaz demenin bir tek izahı olabilir. İnsanlara moral vereyim, moralleri bozulmasın. Ama bu da belki ortalama insanda moral verici etki yapıyor ama daha üst seviyede tüccarda, iş sahibinde, piyasada çalışan insanlarda hükümetin bu sıkıntıyı algılamadığı gibi bir şüphe yaratıyor.
- Benim 2009 için beklentilerim olumsuz... 2008 Türkiye için çok olumsuz geçmedi aslında. Yani dünya ile kıyasladığımız zaman fena geçmedi. Ama 2009’da hem kendi büyümesinin yavaşlamasının etkisini, hem de küresel krizin etkilerini 2009’da bütünüyle hissedecek. Benim tahminim 2008 yılının son çeyreği eksi çıkacak ve 2009 boyunca da ekside gidecek. Yılı yüzde 1,5- 2 eksiyle tamamlayacağımızı tahmin ediyorum. Bu da Türkiye için ciddi bir sorun olacak. İşsizliğin de yüzde 12-13 belki 14 civarına yükseleceğini düşünüyorum.
- Bana sorarsanız şu anda küresel çapta yaşanan kriz hepsinden farklı... Bütün krizlerden hatta. 1929’da şunları bunları yapmıştık, doğruydu şimdi de yaparsak doğru olur diyemeyiz. Çünkü 1929 krizi küresel bir kriz değildi. Küre dediğimiz şeyin yarısı komünistti, sosyalistti, yarısı kapitalistti. Dolayısıyla dünya ilk kez bir küresel kriz yaşıyor. Küba’yı saymazsak, Çin’inden Rusya’sına kadar bir zamanlar kapitalist sistemin dışında kalan ve şu anda sisteme entegre olan ülkeler krizi iliklerine kadar hissediyorlar.
- Türkiye’nin 2001’de yaşadığı kriz farklı. Sonunda aynı yerlere gidebilir ama, başlangıcı farklı. Çünkü Türkiye 2001’de bir finans sektörü krizi yaşadı şimdi tuhaf bir şekilde reel sektör krizi yaşıyor. Bu krizde sorun reel sektörden kaynaklandı. Yani reel sektör müthiş bir talep düşüşüyle karşı karşıya, ürettiği malı satamıyor. Mesela otomotiv sektörüne bakın. Kasım ayında satışların geçen yıla göre yüzde 56 düştüğünü görüyoruz Aralık’ta daha da düşecek. Tekstil zaten çok parlak değildi. Beyaz eşyaya baktığımızda satışlarda müthiş bir durgunluk yaşanıyor. Dolayısıyla reel sektör sıkıntıda. Yani sanayi sıkıntıda. İnşaat sektörü de öyle. Yapılan evler konutlar satılamaz durumda. Ve reel sektör bankalara borçlu, bankalara borçlarını ödeyemez noktaya geliyorlar, bu sefer bankalar sıkılıyor.
- IMF bütün dünyaya farklı şeyler öneriyor, bize farklı şeyler öneriyor diye eleştiriyorum. Mesela Amerika’ya İngiltere’ye Fransa’ya Almanya’ya bütün dünyaya diyor ki; “harcamalarınızı artırın, vergileri düşürün ki talep yaratılsın.” Türkiye’ye gelindiğinde ise “vergileri artırın, harcamaları da azaltın” diyor. Ben buna epeydir kafa yoruyorum. Ekonominin kötüye gittiği yerde kamu harcamalarını artırmak suretiyle insanlara yeni gelir olanakları yaratmak, vergileri indirip harcamaları artırmak lâzım. IMF “bunu yapmayın” diyor Türkiye’ye.
Hükümet yüzde 4’lük büyümeye göre ayarladı 2009 bütçesini. Yüzde 4 falan büyümeyeceğiz. Ben öyle anlıyorum ki IMF, 2009 yılında bütçe açığının hükümetin gösterdiğinden çok daha büyük olacağını tespit ediyor. Yani IMF büyük bir ihtimalle eksi büyüyecek bir bütçede özelleştirme gelirlerinin bu kadar olmayacağı, vergi gelirlerinin bu kadar olmayacağı bir yerde bütçe açığının hükümetin söylediği gibi yüzde 1 değil yüzde 5 olacağını öngörüyor. Onu yüzde 3’e çekebilmek için de herkese söylediğinin tersini söyledi. Tek mantıklı açıklama bu gibi geliyor bana. Aksi takdirde ya IMF delirmiş,Türkiye’ye gelince yanlış şeyler yapıyor ya da bizimkiler IMF’yi razı ettik demek için böyle diyorlar.
- Amerika’da bu iş mortgage kredileriyle başladı. Bizde mortgage kredileri öyle büyük değil, dolayısıyla bizde böyle bir çöküş olmaz demeye getirildi. Fakat iş mortgage ile kalmadı ki, her tarafa sıçradı. Türkiye’de de şu anda mortgage’de kriz yok ki. Bazı fabrikalar üretimlerini durdurdu, bazı fabrikalar işçi çıkartıyorlar, başka önlemler alıyorlar. Bunlar görmezden gelip “bize mortgage yok, bize kriz sıçramaz” demek yanlış. Bizde kriz zaten var. Şu anda dünyada kriz bitse bile Türkiye’de iniş ivmesi devam ettiği sürece kriz var.
- Esnaf bu krizden çok etkilenecek. Esnaf sıkıntıya girerse bu iktidara son verebilir oylarıyla. 2001 yılı sonundaki seçimleri en fazla krizin etkilediğini düşünüyorum. Türkiye müthiş bir kriz yaşadı ve öyle bir sonuç verdi ki, o zamana kadar iktidarda olan merkez sağ-merkez sol partilerin hepsinin bu krizi yarattığını düşündü insanlar. Ve bunları silip attılar, bambaşka tarafa döndüler. Ben bu krizin tahmin ettiğim boyutlara gelirse iktidar değişimine yol açacağını tahmin ediyorum.
- Bunun Amerika’da olması da çok ilginç. Çünkü Amerika, Batılı ülkeler, IMF hep Amerika’yı model alıp diğer ülkelere o modeli uygulamalarını önerdiler. Halbuki orada bir facia çıktı ortaya. Ben biraz daha bu işin küresel düzeyde düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela bankacılık için Basel önlemleri var. Bunun bankacılık dışındaki finans sektörü, hatta reel sektör için de yapılabileceğini düşünüyorum. Çıkış olarak bence fırsat budur. Fırsat, IMF gibi bir kurumu Amerika’dan bağımsız olarak kurmak. Aksi takdirde Amerika bunu empoze ediyor. Amerika’nın modeli iyi olsaydı empoze etsin, ama belli ki kuramamış, bu çıktı ortaya. Dolayısıyla böyle bir kurum kurulup bu kuralların bu denetim sistemlerinin geliştirilip dünyaya yayılması gerekir.
10 Ocak 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder