4 Ocak 2009 Pazar

Çakma "Imperatore"

Tarih 30 Eylül 2003. Galatasaray İstanbul'da Şampiyonlar Ligi grubunda Real Sociedad ile karşılaşıyor. 2-1 mağlup oluyor. Maç sonu Star Tv'nin o zamanki muhabiri Ersin Düzen bizim meşhur İmparatorumuz Fatih Terim'in yanına geliyor. Birkaç maçtır çok kötü performans gösteren Gabriel Tamas'ta neden ısrar edildiğini soruyor. Terim kıpkırmızı oluyor. önce Düzen'i azarlıyor, sonra "neden gol atan Hakan Şükür'ü değil Tamas'ı soruyorsunuz" diye çıkışıp röportajı terkediyor (aslında bu yaptığı UEFA Şampiyonlar Ligi maç sonrası prosedürüne aykırı iken).

Tarih 19 Kasım 2008. Avusturya-Türkiye hazırlık maçı, Viyana'da maç öncesi. Basın toplantısı yapılıyor. Milli takımlar teknik direktörü aynı Fatih Terim soruları cevaplıyor. Derken bir gazeteci Terim'e "Fatih Tekke'nin milli takıma forma pazarlığı yaptığı için alınmadığı iddialarını" soruyor. Terim'in rengi atıyor "bu tür söylentileri dinlemem, lütfen başka soruya geçmenizi öneririm" diyerek önüne bir şeyler not ediyor. Her türlü şeyi üretebilirsiniz bana aynı gazeteciyi bir daha tanıyabilmek için ismini ve haber ajansını ya da televizyon kanalını not ettiği fikrini uyandırdı. Onun bu tür uygulamaları olduğunu iyi biliyorum. Sonra da bir kaç şey daha söyleyip toplantıyı bitiriyor.

Aynı akşam. Alman milli takımının teknik direktörü bizim meşhur Alman köylümüz Joachim Löw milli takımlar düzeyindeki ezeli rakip İngiltere'ye kendi evinde 2-1 mağlup oluyor. Maç sonu televizyon başında ZDF'yi izliyorum. Gecenin göremediğim gollerini görmek için. Löw program sunucusu ve yorumcu Oliver Kahn'ın arasına geliyor. Alman sunucu Almanların hata yaptığı her pozisyonu bilgisayar destekli soruyor Löw'e. Löw elinde mikrofonla cevap veriyor. Gollerdeki pozisyon hatalarını soruyor, Löw cevap veriyor. Maç içinde İngiliz orta sahasının presi sonucu bir çok topu kaptıran Simon Rolfes'un neden oyunda 90 dakika kaldığını soruyor. Löw buna da cevap veriyor. Bundesliga'nin ve Avrupa'nın bu sezonki sürprizi Hoffenheim'dan neden sadece 1 oyuncunun ilk onbirde şans verildiğini soruyor (Marvin Compper), Löw onu da yanıtlıyor. Sesini tek bir desibel yükseltmeden. Sakince, soğukkanlıca. Röportaj bitince de gülerek vedalaşıp gidiyor.

Fatih Terim'in ve maalesef ona karşı yapılan her eleştirinin (blogda çokça değindiğimiz üzere) ona bir saldırı, çekememezlik, artniyet sonucu olduğunu ileri süren grubun bir problemi var. İstedikleri, duymak istedikleri sorular yerine kararlarını sorgulayıcı sorularla karşılaşınca gereksiz bir saldırganlık ve alınganlık içine giriyorlar. Bu ülkede en fazla kredisi olan adam Fatih Terim. Görevde ondan önce bulunan teknik adam için bilgisayar verilerini kullanıyor diye "laptop hocası" lafını yarattık ve sırf 1 adamı kadroya almıyor diye astık. Terim "laptop hocası" değil, bu ülkenin ona verdiği lakapla "İmparator"u. Halkını, ona yapılan eleştirileri dinlemesi lazım. Büyük güç büyük sorumluluk da getirir. Elinde çok güçlü bir kadro, çok büyük imkanlar (milli takım futbolcularına tesis, prim gibi konularda tanınan imkanlar bugün dünya üzerinde ilk 5 içerisinde) ve her ay hesabına yatan yüklü bir meblağ var. Bu gücün ve yetkinin bir de sorumluluğu olacak tabi. Bu sorumluluğun peşindeyiz unvanların ve kişilerin değil. Bunu hem kendisi hem de etrafındakilerin anlaması gerek. Kendisini 5 ay önce Euro 2008'den evine gönderen adam yapabiliyorsa o da yapabilmeli, daha ötesi yapmak zorunda.

Hiç yorum yok: